10 Mart 2007 Cumartesi

Herkes bir şey diyor...

Türkçe eğitim müfredattan kaldırılıyormuş... Türkçeye yasak getiriliyormuş... Türkler asimile edilmeye çalışılıyormuş... Mış muş!

Sorun zaten bu "muş"larla başlamıyor mu esasında? Kulaktan dolma bilgilerle? Kulaktan dolma bir dille?! Aslında soruna şu videoyu izleyerek farklı bir şekilde bakabiliriz...



Videoda İngilizcenin Türkiye Türkçesi üzerindeki etkisine dikkat çekiliyor belki ama Almanya'da Türkçenin durumu daha da vahim bir durumda...

Almanya'daki Türklerin Türkçesi, Türkiye'de eğitim gören bir Türk öğrenciyle kıyaslanamayacak düzeyde. Bunun en önemli nedeni okullarda eğitimin Almanca olmasıdır hiç kuşkusuz. Hal böyleyken Türkçe kullanımında başarısız olan Türk öğrencilerinden kendilerini Almancada daha iyi ifade etmeleri beklenebilir. Ancak bu mevhum da bir yanılgıdan ibarettir.

Maalesef Almanyalı Türkler ne Türkçeyi ne de Almancayı doğru düzgün konuşabilmektedirler. Hani derler ya "Almanya'da yabancı, Türkiye'de Almancı" diye, öyle özlü bir sözdür ki bu içerisinde bu topluluk hakkında birçok öge barındırmaktadır. Dil konusunu da en vurucu ama en doğru şekliyle özetlemektedir.

Peki sorun nerede?

Bu sorunu kavramak öyle deha olmayı gerektirmiyor doğrusu. Çocuk konuşmayı ailesinden öğrenir evvela, buna toplum ana dil adını vermiştir. Sonra çevre etmenleri ile, akrabalarla, kurulan arkadaşlıklarla, dil de gelişir. Sosyal gelişimin dile bir yansımasıdır bu. Öyle bir gelişimdir ki bu, bir ergenin gelişimini tamamlamasına benzemez. Sürekli faaldir, daima ilerler. Haliyle yapılan yanlışları düzeltmek her zaman mümkündür.

Okulda öğrendikleri kavramlar Türkçe olmadığından, evde öğrendikleri kavramlar ise Almanca olmadığından iki dil arasında sürekli gidip gelmektedirler. Onlar için kara tahta kara tahta değil artık "Tafel"dir, dolma kalem "Füller"dir, sınava girmek "Klassenarbeit yazmak"tır ve bunun gibi daha yüzlercesi...

Almancanın Türkçe üzerindeki bu aşırı etkisini günlük yaşamın her alanında görmek mümkün. İşçi bulma kurumu Arbeitsamt'tır, fırın Bäckerei'dır vs. Aslında dil bilgisi veya fonetik hatalarını sıralamak değil niyetim. Bu şekilde konuşan kişiyi saygıdan dolayı o an uyaramamanız kulağa hoş gelmeyen bu "asalak kelimeler"in yaygınlığını arttırmaktadır hiç şüphesiz.

Buna karşı ne mi yapmalı?

Bu şekilde konuşan insanları değiştirmeye asla kalkışmamalı. İnsan önce kendinden başlamalı, kendi hatalarını tahlil ederek doğrusunu öğrenmeye gayret etmeli. İnanın haftada en az 2 - 3 gün 1 saat alıştırmalar yaparak, 1 yıl içinde dilinizi geliştirdiğinizi gözlemleyebileceksiniz. Soldaki resimde gördüğünüz Esra Uluç'un "Güzel Konuşmak İstiyorum" adlı kitabı size bu konuda yardımcı olabilir.

Düne kadar bu hatalardan muzdarip bir Almanya Türkü olarak ne zaman ki bu şekilde konuşmanın yanlış olduğunun farkına vardım, o gün bugündür bu asalak kelimelere karşı bir tutum izliyorum. Alıştırmalar yaparak birçok hatamı düzeltmeye çalışıyorum. Bunun meyvelerini topladığıma da inanıyorum.

Siz de hatalarınızı telafi edin. Her iki dili de daha güzel konuşarak, kendinizi daha iyi ifade etmek istiyorsanız bunu mutlaka yapın. Bunun artılarını çok geçmeden görmek ve çevrenizdeki insanlara da örnek olarak onları da aydınlatmak sizin elinizde...

Hiç yorum yok: